BODRUM PAZARI

Küçük kıvırcık saçlı kız yine bir gün kendini pazarda kaybetti. Her şeyi almak istiyordu. Sebzeler, meyveler, baharatlar, zeytinler yüzünden başı dönmeye başlamıştı. "GEL ABLAM GEL" diye bağırıyorlardı. Pazarcı teyzeler sezon sonu kavunu kadar tatlılardı. Küçük kıvırcık saçlı kız onlara koşup sarılmak istiyordu. Ne yapmalıydı?

YAZ BİTERKEN

Tekne bizi Bodrum'un sakin koylarına çekerken, biz güzel bir masada Zeynep Ana'nın ellerinden bugüne kadar yapılmış en iyi en sade levreği yiyorduk. Mutluyduk, çünkü yanıbaşımızda deniz ve içinde umursamaz balıklar vardı.

Deniz kenarında efkar.

Yazları efkarlanmak da ayrı bir güzel oluyormuş...

Bir Mahvoluş Hikayesi

Biraz ayrılık,

Biraz Türkçe Pop,

ve biraz rakı.

Nalaan, koş!

Bugün sevgili İremciğimin davetiyle kendimi Gümüşlük'ün serin sularında buldum. Dalgakıranın içinde lokum tatilciler suyun üzerinde oturarak sohbet ediyorlardı. Buranın adını "Su Lokali" koydum. "Nalaaan, koş! Lokal'deyiz!!"

Yol üstü CUNDA

Yazın arabayla yolculuk yapmayı sevmemin en güzel sebebi, yol kenarındaki tezgahlardan tazecik meyve almaktır. Bu sefer de bir torba incir aldık ve İrem, Serkan ben "oh oh, mis mis" diye diye yedik bitirdik. Cunda'ya vardığımızda Pet-Friendly butik otelimiz Nisi'ye yerleştik ve başladık eski sokakları gezmeye. Sıcak vurunca kendimizi meşhur Taş Kahve'nin karşısındaki Ayna'nın serin atmosferine bıraktık. Ayna bir "güzel yemek - güzel tabaklar - güzel insanlar" bütünü. Burada tatlı yemeden çıkarsanız Karadeniz Pastanesi'nin sakızlı muhallebisi sizi az ilerde yakalayıp kendini zorla yedirtiyor. Akşamüstü güzel bir kokteyl içmek isterseniz de Orman Bar'a gidin derim. Hem çalışanlar hem ortam çok tatlı. Üstüne bir de kokteyle sokak müziği eşlik edince tadından yenmiyor bu Cunda!!